Taos Uğultusu

uğultu

“The Hum” (Uğultu), gizemli ve kaynağı bulunamayan, dünya genelinde belli bölgelerde yaşayanların %2’si ila 9’u tarafından duyulan seslere verilen addır. Kalıcı ve düşük frekanslı uğultu olan “Hum”, dünyanın çeşitli yerlerinde özellikle küçük yerleşim birimlerinde “vızıltı” şeklinde sürekli olarak duyulmaktadır. Bu gürültülü ses gizemli uğultu, vızıldama, guruldama, sesli kabus gibi kelimelerle tanımlanırken İngilizcede “Hum” (The Hum), Türkçede ise “Uğultu” olarak bilinmektedir. Duyulduğu bölgeler başta olmak üzere dünya genelinde yüzlerce hikayeye de kaynak olan “hum”ların gerçek nedeni henüz öğrenilebilmiş değildir. Bu uğultu dünyanın en esrarengiz olaylarından olup milyonlarca insanın yaşamını etkileyen hatta intihara sürükleyen bir olay olarak hala bilinmezliğini korumaktadır.

Hum, vızıldama olarak 1950’lerin sonunda İngiltere’de duyulmuş ve 2.000 insanın şikayetiyle ve 1995 yılında hazırlanan bir raporla onaylanmıştır. 1980’lerde İskoçya’daki Largs kasabasında kıyıdaki insanları rahatsız eden bir ses olduğu söylenmiştir. 1992 yılında Amerika’nın New Mexico bölgesinde baş gösteren Hum Fenomeni, bir piyano uğultusu gibi başlamış ve 66 hertz olduğu tespit edilmiştir. New Mexico şehirlerinden olan Taos’un batısında “Taos Hum” adının verildiği bu fenomenden hastalanan herkesin bakımını “New Mexico Üniversitesi” üstlenmiştir. 1999 yılında ise Amerika’daki İndinia Kokomo’da 100 kişi fiziksel şikayetlerde (eklem ağrısı, bulantı, ishal, yorgunluk) bulunmuş ve 2003 yılında kasaba boşaltılmıştır. Kokomo en fazla zarar gören yerler arasında olduğu için, belediye uğultuyu araştırmaya koyulmuştur. Kesin bir sonuç bulamayıp kimyasal duyarlılık, jeo-manyetik olaylarla Hum’u bağdaştırmıştır ama kasabaya geri dönen insanlar uğultuyu hala duyduğunu söylemiştir. 2008’de Kanada’daki Alberta eyaletinin Calgary kentinde 40 hertz olarak titreşim şeklinde bir uğultu duyulduğu söylenmiş ve toplumun %20’si etkilenmiştir. 2012 yılında İrlanda Kerry’de, Washington Seattle’da, Yeni Zelanda Wellington’da uğultu şikayetleri olmuştur.

Genellikle izole ve küçük yerleşim birimlerinde geceleri duyulmaya başlayan ve önüne geçilemeyen bu ‘uğultu’, dünyanın birçok köşesinde binlerce insanın sinirlerini iflas etme noktasına getirmektedir. İngiltere’nin Bristol kenti; ABD’nin New Mexico eyaletindeki Taos ve İskoçya’nın Largs kasabası, ‘Hum’ eziyeti çeken yerleşim birimlerinden sadece birkaçıdır.

Bilim insanlarının yıllardır süren araştırmalarına rağmen, gizemli uğultunun neden sadece belli bölgelerde, popülasyonun belli bir kısmını etkilediği hala sırrını korumaktadır. İlk olarak 1950’li yıllarda ihbarları gelmeye başlayan gizemli uğultu, ilerleyen yıllarda daha fazla bölgede düşük frekanslı, bir ‘zonklama ve gümbürdeme’ tarzı bir gürültü olarak daha fazla yerleşim biriminde duyulmaya başlanmıştır.

‘Hum’ hakkındaki genel görüşler ise uğultunun genelde kapalı alanlarda duyulduğu ve geceleri gündüzlerden çok daha fazla hissedildiği yönündedir. Ayrıca, şehirlerdeki gürültüyü içermeyen kırsal bölgelerde yaygındır.
İngiltere’nin Surrey kentinde yaşayan akustik mühendisi Geoff Leventhall’ın 2003 yılında yaptığı bir araştırmaya göre,‘Hum’ bulunan bölgelerdeki nüfusun sadece %2’si uğultuyu duymaktadır. Bu gürültüye maruz kalanlar ise genelde 55-70 yaş arası insanlar olmaktadır.

‘Hum’ mağduru insanlar, gürültüyü, rölantide çalışan bir dizel motoru gibi tanımlıyor. İngiltere’nin Leeds kentinde uğuldamaya maruz kalanlar BBC’ye, “Bu bir nevi işkence… Bazen gerçekten çığlık atmak istiyorsunuz. Geceleri çok daha kötüleşiyor… Uyumak zorlaşıyor çünkü arka planda sürekli bu sesi duyuyorsunuz. Sürekli dönüp duruyor ve kafanızı daha fazla bu sese takıyorsunuz” yorumunda bulunuyorlar

Duyma sorunu bulunmayan mağdurlardan birçoğu, şikayetleri dikkate alınmadığı zaman daha da sinirleniyor. Mağdurlar, baş ağrısı, mide bulantısı, halsizlik, burun kanaması ve uyku bozukluğu gibi rahatsızlıklar çekiyor. BBC’ye göre, İngiltere’de bugüne kadar en az 1 kişi ‘Hum’ yüzünden intihar etti.

Live Science sitesinin haberine göre, gizemli uğultuların ilk belirdiği yerlerden biri İngiltere’nin Bristol kenti. Kıyı şeridindeki kentte 1970’lerde bildirilen şikayetlerin sorumlusu olarak araç trafiği ve 24 saat çalışan fabrikalar gösterildi.

ABD’nin uğultusuyla meşhur olan yeri ise Taos kasabasıdır. İlk olarak 1991 yılında yerel halk düşük frekanslı, gümbürtü benzeri bir sesten şikayetçi olmuş. New Mexico eyaletinde yer alan Los Alamos Ulusal Laboratuarı’ndan araştırmacıların yanı sıra, yerel uzmanların yaptığı inceleme bir sonuç getirmemiş.

Taos Hum (İng. Hum: uğultu) olarak adlandırılan bu fenomen, bundan 10 yıl önce Amerika’nın Taos civarlarında duyuldu. Hükümetin bu seslerin kaynağını araştırmaları sonuçsuz kaldı. Halüsinasyon ya da Tinnitus gibi duyum hastalıkları araştırmalara göre sebep değildi. Bu ses belirli bir bölgede başladığında herkes ayni anda duymaya başlıyor ve ayni anda kayboluyor. Bu sesler havadan yayılan gürültüler değil çünkü kulak pamuğu kullanmak da ise yaramıyor. Kulakları derin ses tonlarına hassas olanlar bu sesi duyması daha olanaklı. Herrenberg´den (Stuttgart) bir çift kamuya açıklama yapıncaya kadar bu fenomen Almanya´da duyulmamıştı. Sonrasında ise yerel gazetelerin ve televizyonların favori baslığı oldu. Çift bu sesten o kadar rahatsız oldu ki taşınmayı bile düşünmeye başladı.

Bu sesi duyan sadece o çift değildi, bölgede oturanlar bu konuyu konuşmaya başlamıştı bile. Gazeteye ilan verdiler bildiri kâğıtları dağıttılar, acaba bu sesleri onlardan başka duyan var mıydı? Haber basında yayılınca konuya el atan uzmanların yaptıkları araştırmalar sonuçsuz kaldı. Bir grup özel araştırmacıya göre ise bu olaya elektromanyetik dalgaların çok düşük frekansta yayılması sebep olabilir, insan beyni bunu bir uğultu olarak algılayabilir. Yaklaşık iki saat süren bu uğultu başladığında yapılan ölçümlerde 1 ila 20 Hertz arasında titreyen bir sinyal belirlenmiş. Garip olan ise bu aralıkta televizyon, radyo, telsiz vs. yayını olmaması.

Araştırmacıların bugün uğultuların kaynağını belirmeye çalıştığı diğer yerleşim birimleri arasında Ontorio eyaletinin Windsor ve Avustralya’nın Sydney kenti sınırlarında yer alan Bondi bölgesi bulunuyor. Telegraph gazetesine konuşan Avustralyalılar, çaresizlikten ya fanlarını ya da müzik setlerini açık tutmaktan başka bir çözüm üretemediklerini belirtiyor.

Bu çaresizliğin en büyük kurbanı ise ABD’nin Indiana kentinde bulunan Kokomo kasabası. Bir zamanlar 47.000 kişinin yaşadığı kasaba, ‘Hum’ nedeniyle 2003 yılında boşaltıldı. Adı Kokomo Hum’a çıkan kasabada yapılan araştırmalar, iki sanayi bölgesinin düşük frekanslı uğultuların kaynağı olabileceğini gösterdi. Ancak yerleşimciler geri döndükten sonra bazı kasaba sakinleri uğultu şikayetlerine devam etti.[4]

Saskatchewan Üniversitesinden fizik profesörü Jean-Pierre St. Maurice, bu seslerin aurolardan ve radyasyon kuşaklarından emilen elektromanyetik sesler olduğunu söylüyor. Oklahoma Üniversitesinden yerbilimci David Deming de “The Hum”( Uğultular) olarak adlandırılan fenomenle ilgili görüşlerini bildirdi. Deming, “Bilimsel Araştırma Dergisi”nde seslerin kaynağının, telefon yayınları ve ABD deniz filosu tarafından denizaltılarla iletişim kurmak için kullanılan hava araçları olabileceğini söyledi.

NASA’nın bildirdiğine göre, Dünya’nın “doğal radyo emisyonları” var: “Eğer insanların kulakları yerine radyo antenleri olsaydı, gezegenden gelen bu tuhaf seslerin dikkat çekici senfonisini duyabilirdi. Bilim adamları gezegenden çıkan bu sesleri ‘ıslık çalan’, ‘spherics'(yıldırım gibi atmosferik olayların neden olduğu elektromanyetik sinyaller) ve ‘tweeks'(atmosferde çakan şimşeklerin iyonosferden geri yansıtılmasıyla ortaya çıkan, kuş cıvıltısı ya da çınlamaya benzer bir ses) olarak adlandırıyor. Sesler, dikkat çekici bir bilimkurgu filminin arka plan seslerine benzese de bir filme ait değil. Biz farkında olmasak da her zaman etrafımızı kuşatan Dünya’nın doğal radyo emisyonları var.”

Dallas’taki Southern Methodist Üniversitesinden sismolojist Brian W. Stump’un bildirdiğine göre, depremler de işitme eşiğimizin altında sesler üretebilir.

uğulrular

Hakkında birçok komplo teorisi üretilen ve bazıları tarafından gizli bir psikolojik silah olduğu iddia edilen ‘Hum’, inanması güç teorilerin doğmasına bile yol açmış durumda. Ancak araştırmacılar, gizemli olayın gerçek olduğunu ve uzaylıların Dünya’ya yolladığı ve sadece bazı insanlar tarafından algılanan sinyaller olmadığı konusunda emin. Kokomo Hum’da yapılan araştırmaların ardından, bilim insanları ana sorumluların sanayi bölgelerindeki ısıtıcı üniteleri, elektrik akım hatları, iletişim cihazları veya yüksek basınçlı gaz hatları gibi sanayi bölgeleriyle bağlantılı kaynaklar olduğunu düşünüyor.

Bir diğer teori, uğultunun sadece bazı insanlar tarafından algılanan, düşük frekanslı elektromanyetik radyasyondan kaynaklandığı üzerine. Hatta, bazı insanlardan çok daha yüksek frekansları duyan insanların uğultuya maruz kaldığı vakalar da mevcut. Ortaya sürülen diğer teoriler ise okyanus dalgaları ve tektonik plakaların oluşturduğu sismik faaliyetlerden, askeri deney ve denizaltıların iletişimlerine kadar uzanıyor. Ancak hiçbiri kesin bir bulgu sunabilmiş değildir. İngiliz araştırmacı Leventhall, gizemli olayın yakın zamanda çözülebileceğinden şüpheli. Leventhall, “Bu 40 yıldır süren bir gizem. Daha uzun bir süre de böyle kalacağa benziyor.” diyor.

Kalbsesi.Com – Açıklanamayan Olaylar, Sohbet Siteleri, Sohbet Odaları, İslami Sohbet

Cami Kubbesindeki Tabut

Kâtip Sinan Camii, İstanbul’un fethi sonrası ilk yapılan camilerden. 2. Bayezid’in Matbah-ı Âmire kâtibi Sinan Bey tarafından 1496 yılında inşa edilir.

Fetih yıllarının minik bir mahalle camisidir. Tarihin o döneminde cemaati kimlerden oluşuyordu, nasıl bir mahalle yapısı vardı bilemeyiz ancak Osmanlı aile kültürü ve mahalle geleneklerinin yaşanmış olduğu bir İstanbul semtine camilik yaptığını söyleyebiliriz.

Muhtemelen toplumsal yardımlaşmanın yarış halinde yaşandığı, gayrimüslimlerin de yüksünmeden içinde var olabildiği bir Osmanlı mahallesi ve onun tüm kültürel canlılığına ev sahipliği yapan bir cami…

Kubbe kenarında esrarengiz mezar

Camiyi ziyaret edenlerin ilk dikkatini çeken dıştan bakınca fark ettikleri kubbe kenarındaki Kâtip Sinan’ın kabridir. Dünya üzerinde bir başka camide böyle bir farklılığa rastlamak mümkün değildir. Anlatılanlara göre Kâtip Sinan vefatından sonra cami bahçesine defnedilir. Ertesi gün sabah namazı kılmak için camiye gelenler, gördükleri manzara karşısında hayrete düşer. Çünkü hazretin naaşı yerinden çıkmış kubbenin kenarında durmaktadır. Olayı çözemezler ve naaşı tekrar yerine yerleştirirler. Bu olay iki defa daha olur. Çaresiz kalan caminin imamı ve cemaat, işin içinde bir keramet olduğunu düşünüp naaşı oradan indirmeyip kubbe kenarını sanduka haline getirir.

kubbedeki tabut
kubbedeki tabut

 

@ Kalbsesi.Com – İslami Sohbetİslami Sohbet Sitesi – İslami Sohbet Siteleri

Sohbet Odaları – Tekinsiz Ev’in Sırrı Neydi?

Sohbet Odaları

İzmir’de bir evde eşyalar uçuşuyordu. Ruhsal Araştırmalar Merkezi, olayı ‘telekinezi’, beyin dalgalarıyla eşyaların hareket etmesi olarak tanımladı.

İzmir Çamdibi’nde 1993 yılının eylül ayında yaşanan ve “Tekinsiz Ev” olarak bilinen olay, Türkiye’de yaşanan parapsikolojik olaylara ilginç bir örnek. Eşi ve 2 çocuğu ile uzun yıllardır aynı evde oturan boya ustası Maksut Onbaşılar’ın evinde bulunan camlar, bardaklar ve tabaklar durduk yere kırılıyor, eşyalar havalarda uçuşuyordu. Ev sakinleri yaşadıkları olaylar nedeniyle büyük şok yaşarken, eşyaların uçmaması için onları iplerle bağlıyorlardı. Evde yaşanan olaylarla ilgili araştırma yapan İzmir Ruhsal Araştırmalar Derneği, eşyaların durduk yere tahrip olup, yer değiştirmesini “telekinezi” yani herhangi bir araç olmadan beyin dalgalarıyla maddelerin hareket ettirilmesi olarak açıkladı. O tarihte yapılan açıklamada, bu olaya evde yaşayan ve gücünün farkında olmayan birinin yol açmış olabileceği yönündeydi. Evde yaşanan bu olaylarınarkası kesilmeyince aile uzun yıllar boyunca oturduğu evi terk etmek zorunda kalmış.

M.Ö. 856’LARA DAYANIYOR Tekinsiz ev vakalarıyla kayıtlı ilk olay M.Ö. 856’ya kadar dayanıyor. O günden bugüne kadar bu konuyla ilgili dünya üzerinde binlerce olay yaşandı ve yaşanmaya da devam ediyor. Telekinezik olarak nitelendirilen bu tür vakalarda, objeler sağa sola uçuşurken, hiçbir gözle görülür etki olmaksızın odaların ışıkları yanıp, sönüyor. Kapılar kendiliğinden, bazen kırılırcasına açılıp, kapanıyor. Bu şekilde, bir odadaki herhangi bir eşyanın insan eli ya da herhangi bir fiziksel etki olmaksızın, yerinden havalanarak, kalkıp başka bir yere gitmesi “Poltergeist Activity” yani tekinsizlik olayları olarak adlandırılıyor. Parapsikologlar, tekinsizlik aktivitesini ruhların rahatsızlığı ya da ziyareti şeklinde kabul ediyor.

Alıntı: http://tekinsizev.blogspot.com.tr/2013/04/tekinsiz-evin-srr-neydi.html 

@ Kalbsesi.Com – Sohbet Siteleri, Sohbet Odaları, İslami Sohbet, Bedava Sohbet

Sohbet Odaları – Dünya’nın En Çok Hayalet Görülen 10 Yeri

1 – Auschwitz Toplama Kampı – Polonya
1940′tan 1945′e kadar yaklaşık olarak 2.5 milyon kişinin hayatını kaybettiği bu “ölüm kampı” dünyanın en çok hayalet görülen yerlerinden biri olarak biri olarak biliniyor. Bölgeyi ziyaret edenlerden bazıları “yoğun hisler” sebebiyle gezilerini tamamlayamazken, bir çoğu da, sisler arasından beliren figürler, hareket eden ışıklar gibi doğa üstü olaylarla karşılaşıyor.

2 – Paris Yeraltı Mezarları – Fransa
Paris’in büyüyen nüfusuna yer açabilmek için sorumlular mezarların şehrin altında inşa edilecek yeraltı mezarlıklarına taşınmasına karar verdiler. Bugün milyonlarca Parisli’nin boş göz çukurları burayı gezmek için gelen turistleri izliyor. Gezen turistler ise hissettiklerini tarif etmekte zorlanıyorlar.

3 – Kolezyum – İtalya
Binlerce insanın idam edildiği, gladyatörlerin birbirlerine ve vahşi hayvanlara karşı ölümüne dövüştüğü Kolezyum’da dünyada en çok hayalet görülen yerler arasında sayılıyor. En sık görülen doğa üstü olaylar ise, koltuklarda oturan Romalılar, kılıç ve tezahürat sesleri ve Kolezyum’un girişinde nöbet tutan Romalı bir asker.

4 – Gettysburg – Amerika
Amerikan iç savaşı sırasında kanlı bir savaşa sahne olan Gettysburg’da sadece üç gün içerisinde 51.000 kişi ölmüş. Savaş sadece şehrin çevresinde değil içerisinde de devam etmiş ve cesetlerin sokaklardan kaldırılması uzun süre mümkün olmamış. Şehirdeki pek çok bina hayaletli olarak tanıtılırken, savaş sırasında güneyliler tarafından üs olarak kullanılan Üniversite kampüsü en meşhur noktalardan biri olarak biliniyor.

5 – New Orleans – Amerika
Yaklaşık iki yüzyıllık Voodoo efsaneleri, korsan hikayeleri ve “Ölülerin Şehirleri” olarak adlandırılan mozoleleri ile New Orleans şehri hayalet görmek istiyorsanız ziyaret edebileceğiniz yerlerin başında geliyor. Şehrin ünlü hayaletli mekanlarına düzenlenen bir çok tur bulunmakta. İç savaş sırasında revir olarak hizmet veren meşhur The Provincial otelinden de bahsetmeden geçemeyiz.

6 – Queen Mary – Amerika
1930′da inşa edilen, Titanik’ten bile daha büyük ve hızlı olan Queen Mary’de 150 farklı hayalet olduğu iddia ediliyor. 2. Dünya savaşında yaklaşık 80.000 asker taşıyarak tarihte önemli bir yere sahip olan geminin, 60 yıllık hayatı boyunca belgelenen 49 ölüme sahne olmuş. Poseidon Adventure filminin çekimleri sırasında iki kişinin tuhaf kazalar sonucunda hayatını kaybettiği makine dairesi, birinci ve ikinci sınıf bölümündeki havuzları ve oyun odası geminin en fazla hayalet görülen yerleri.

7 – Londra Kulesi – İngiltere
900 yıllık tarihi boyunca bir çok idama sahne olan Londra kulesi, aristokrat hayaletleri ile tanınıyor. 1483 Çocuk yaşta idam edilen V. Edward ve York Dükü Richard’ın hayaletleri asırlar boyunca bir çok tanık tarafından görülmüş. VIII. Henry’nin başı kesilerek idam edilen ikini eşi Kraliçe Ann’in başsız hayaletinin de kulenin koridorlarında dolaştığı söyleniyor. Yine VIII. Henry tarafından ihanetle suçlanan ve idam sırasında kaçmaya çalışırken celladı tarafından kovalanıp acımasızca katledilen Salisbury Kontesi de kulenin meşhur hayaletleri arasında.

8 – Transilvanya – Romanya
Karpat dağlarını kalbinde yatan kanlı bir geçmişe sahip bu bölge bizim Drakula efsanesinin kaynağı olan Prens III. Vlad Tepeş’e nam-ı diğer Kazıklı Voyvoda ile beraber anılıyor. Düşmanlarını kazığa oturtup yavaşça ölmelerini izlemekten hoşlanan Kazıklı Voyvoda’ya geçici olarak ev sahipliği yapmış Drakula Kalesi ve çevresi vampirler, kurtadamlar ve hayaletlerin hikayeleriyle anılıyor.

9 – Edinburgh’un Yeraltı Mahzenleri – İskoçya
Nüfusun fazlalaşması yüzünden inşa edilen ve genellikle tüccarlara yardımcı olan ailelerin yaşadığı bu mahzenler, güneş ışığı almadıkları için bir süre sonra yaşanamaz ilan edilip, mühürlenerek kayıtlardan silinmişler. Yaklaşık 200 yıl sonra tekrar keşfedilen mahzenler, turistlerin ziyaretine açılmış. Bugüne kadar sayısız hayalet ve anormal ışık aktiviteleri bildirilen mahzenler, Britanya’nın en hayaletli yerleri olarak biliniyorlar.

10 – Waverly Hills Sanatoryum’u – Amerika
Sanatoryum, tüberküloz hastanesi olarak 1910 yılında hizmet vermeye başladı. Tüberküloz o sırada tedavisi olmayan ciddi bir hastalık olduğu için hastalar halktan ayrı tutuluyorlardı. Tüberkülozun tedavi edilmesi için gereken streptomisin ilacı geliştirilene kadar 64.000 kişi bu hastanede hayatını kaybetti. 1961′de kapatılan Sanatoryum bir sene sonra akıl hastanesi olarak tekrar açıldı ve hastalara kötü davranıldığı için kapatıldığı 1982′ye kadar hizmet verdi. Özellikle 3. ve 5. katlarında doğa üstü olayların yaşandığı söylenen hastanenin en meşhur odası 502 nolu oda. 1928 ve 1932 yıllarında bu oda da çalışan iki hemşire bilinmeyen sebeplerden dolayı intihar etmiş. Hastanenin bir diğer meşhur yeri ise ölen hastaların cenaze arabalarına taşındığı “Ölüm Tüneli” olarakta bilinen 150 metrelik tünel.

Sohbet Siteleri – Perili Evler ve Tekinsiz Yerler İnancı Üzerine

Sohbet Siteleri
Gıcırdayan ahşap sesleri, ürkütücü görünümleri ve bilinmeyen geçmişleriyle, yaşamışların anıları kadar biz fanilerin korkulu düşlerine de kaynaklık eden ahşap evler vardır. Bazısı taş evdir, bazısı kaledir, kuledir, camiidir, zindandır, kilisedir, mahzendir, samanlıktır. Ama hepsinin girebileceği yegane kategori tekin olmadıkları yönündeki rivayetler ve halk arasında korkulu yerler olarak nam salmış olmalarıdır.

Perili Evler inancı her ne kadar Osmanlı döneminin bir yansıması olarak görülse de temeline inildiğinde İslamiyet Öncesi Türk Destanları’na kadar uzanmaktadır.

1 Eski Türkler doğa şekillerinden cisimlere pek çok şeyin birer ruh taşıdığına inanıyordu.
2 Tabiat unsurlarına canlı varlık gözüyle bakarlar ve onların iyi veya kötü tarafa meylettiklerine inanırlardı.
3 Eski Türkler doğada var olan bu ruhlara genel olarak yer-su adını verirlerdi.
4 Yine bu doğanın içindeki gizli ruhlara İzi/İye adını verirlerdi.
5 Perili evler ve tekinsiz yerler inancı ise bu inanışa bağlı olarak Ev İyesi inancının bir yansımasıdır.
6 Ev İyeleri hayvan şeklinde de görülebilirler. Özellikle “evin yılanı” adıyla anılacak şekliyle bahsi geçen anlatmalar söz konusudur.
7 Olağanüstü özellikleri daha eski dönemlerde tanrısal düzeyde iken günümüze yaklaştıkça hayalet şeklinde anılır olmuşlardır.
8 Evlerde sesler duyulması ve eşyaların hareket etmesi inanışlar içerisinde oldukça yoğun bir şekilde bahsedilmektedir. İstanbul’dan, Erzurum’a halk bu gibi yerlere tekin değil diyerek buradaki varlıklardan uzak durulmadığı takdirde bir zarar göreceklerine inanmaktadır. Bu inanışla ilgili olarak Anadolu’da bu tür olaylarla ilgili olarak bu varlıklar evin piri, evin sahibi, evin bekçisi gibi isimlerle anılmaktadır.

Memorat kavramıyla ilgili olarak ve bu tür deneyimleri daha geniş bir şekilde incelediği için Özkul Çobanoğlu’nun bu konuyla ilgili yaptığı çalışması kesinlikle başvurulması gereken en önemli araştırmalardan biridir. Olay çeşitliliği ve perili ev inançlarıyla doğrudan ilgili olması açısından görülmelidir. İnancın temelinden ve günümüze olan yansımasından sonra perili evler ile ilgili inancın görülme şekilleri ve olaylara değinebiliriz. Aktardığım olaylar kısmen benim kendi duyduklarım olduğu için ve kimden duyduğum o zamanlarda kayıt altına alınmadığı için ilk söyleyeni unutulmuştur ama örnek olay olması açısından sırası geldikçe burada değineceğim.

Nasıl ki doğaüstü varlıklar arasında üç tip sınıflandırma söz konusuysa bu inanç kendi içerisinde çeşitli alt kategorilere ayrılmaktadır. Bunlar şunlardır;

1. Hakkında söylenti olan ama içerisinde doğaüstü memoratlara dair bir yaşanmışlık bulunmayan evler,
2. Hakkında söylenti olan ve içerisinde doğaüstü memoratlara dair pek çok olay anısı barındıran evler.
3. Eskiden kilise mahzeni, mezarlık, çöplük, bataklık, kuyu gibi normal şartlarda halkın doğaüstü varlıkların yaşadığı yerler olduğuna inandığı yerlerin üstüne yapılmış ev, arazi, park türü yerlerle ilgili olanlar.
4. Eski savaş alanları, toplu mezar bölgeleri, tabya yıkıntılarının olduğu yere yapılan evlerle ilgili anlatılan öykülere konu olan evler.
5. Altında yatır, evliya türbesi bulunduğuna dair hikayeler anlatılan yerler.
6. Daha önce içinde birisinin öldürüldüğü veya intihar ettiği otel odaları, apartman daireleri veya o evin belli bölgeleri ile ilgili olan yerler.
7. Sahibinin öldükten sonra orada halen varlığını sürdürdüğüne inanıldığı yerler.
8. Belli bir büyünün tesiri altında olduğuna inanılan yerler.

Bu kategorilere ve olay açıklamalarına değinmek gerekirse;

1.Hakkında söylenti olan ama içerisinde doğaüstü memoratlara dair bir yaşanmışlık bulunmayan evler:

  • Bu tür yerler genellikle eski ve ürkütücü yerler olması açısından, görüntüsü ve toplumun söylentileri nedeniyle adı perili köşke çıkmış yerlerdir. Yukarıda bahsettiğim Bakırköy’deki perili köşk buna örnektir. Rüzgarın gıcırtıları ve anlık göz yanılmaları bu tür evlerin tekinsiz olmalarıyla şöhret salmışlardır. Ama hiçbir doğaüstü memorata konu olmamışlardır halkın sözlerinde, söylentilerinde varlık gösterirler.

2.Hakkında söylenti olan ve içerisinde doğaüstü memoratlara dair pek çok olay anısı barındıran evler:

  • Gerçek manada perili evler bu kategoriye girer. İster içinde daha önce yaşamış insanların görüntüleri olsun, ister poltergeist olaylarının yaşandığı yerler olsun, ister doğaüstü varlıkların mesken tuttuğuna inanıldığı yerler olsun bu kategoriye girer. Evlerin bazı bölümleri özellikle mimlidir, en çok memorat orada yaşanmıştır. Hakkında çok çeşitli söylentiler olsada enteresan nokta bu tür yerlerin geçmişlerinde büyük acıların, üzüntülerin yaşanmış olmasıdır.

3. Eskiden kilise mahzeni, mezarlık, çöplük, bataklık, kuyu gibi normal şartlarda halkın doğaüstü varlıkların yaşadığı yerler olduğuna inandığı yerlerin üstüne yapılmış ev, arazi, park türü yerlerle ilgili olanlar:

  • Halk inançlarında mezarlıklar, çöplükler, bataklıklar, kuyu kenarları, terk edilmiş harabeler cinlerin ve perilerin yaşadıkları yerler olduğuna inanılmaktadır. Bu tür yerlerin üzerine yapılmış ev, park veya herhangi bir arazinin bunların hükmünde olduğuna inanılırdı. Zaten Türkiye’de genel olarak bu tür memoratlarla ilgili olarak, söz konusu perili evlerin asıl nedeninin bu olduğuna inanılır.

4.Eski savaş alanları, toplu mezar bölgeleri, tabya yıkıntılarının olduğu yere yapılan evlerle ilgili anlatılan öykülere konu olan evler:

  • Savaşlarda topluca ölmüş insanların ruhlarının görülmesine dayanır. Şehitlerin savaşa katılması gibi inançlar bu kategoriye girer. Çok çeşitlilik göstermekle birlikte ülkemizde daha çok eski tabya yıkıntılarının olduğu yerlerde söz konusudur. Yabancı ülkelerde örneğin İngiltere’de belli bir bölgede geceleri görülen Romalı hayalet askerlerin görülmeleri söylencesi bu kategoriye girer.

5.Altında yatır, evliya türbesi bulunduğuna dair hikayeler anlatılan yerler:

  • Türkiye’deki perili ev memoratlarının bir çoğu bu kategoriye girmektedir. Kişi evde oturanları uyardığı gibi onlara yardımcıda olabilir, belirli zamanlarda görülebilir. Ama bu kategori dışında ayrı olarak incelenmesi gereken bir konudur.

6.Daha önce içinde birisinin öldürüldüğü veya intihar ettiği otel odaları, apartman daireleri veya o evin belli bölgeleri ile ilgili olan yerler:

  • Belli bir cinayet veya intihar olayı sonrası, özellikle idamların yapıldığı şatolarda veya suikast-intiharların gerçekleştiği yerlerde, kurbanlarının hayaletlerinin acı çektiği için oralarda görüldüğüne inanılır. Ülkemizde Topkapı Sarayı ve Yedikule zindanları ağlama sesleri ve zincir şakırtıları söylenceleriyle bilinirken, özellikle yabancı ülkelerde otel odaları veya koridorlar da görülen hayalet söylenceleri daha önplandadır.

7.Sahibinin öldükten sonra orada halen varlığını sürdürdüğüne inanıldığı yerler:

  • Bazı yerler onu yaptıran veya orda kalan bir kişiyle o denli özdeşleşir ki, o kişi başka bir yerde ölse bile ruhunun orada kaldığına inanılmasına dayanır.

8.Belli bir büyünün tesiri altında olduğuna inanılan yerler:

  • Bu pek bu kategoriye dahil edilemez ama esrarengiz olaylar görülen yerlerle ilgili olması açısından önemlidir. Örneğin domuz ağı sürülmüş yada çeşitli ritüellere, işlemlere maruz bırakılmış yerlerde yaşanan aksaklıklar buna bağlanır.

9.Denizin lanetli olduğuna inanılan belli noktaları:

  • Bu da tekinsiz yerler inancının genelde es geçilen noktalarındandır. Bu konuda kendi arasında üç kategoriye ayrılır. İlk kategori, bir deniz kazasının yaşandığı bir yerle ilgili hayalet gemilerin söylencelerinin anlatıldığı ve inanıldığı yerlerdir. İkinci kategori ise sık sık deniz kazaları olan bir yerle ilgili söylenen memoratlardır. Eski zamanlarda Odiseus hikayesindeki şarkı söyleyen Sirenlerin seslerine kapılan denizcilerin kayalıklarda parçalandığına dair anlatılan hikayeler, günümüze doğru hayalet gemi söylencelerine dönüşmüştür. Üçüncü kategori ise Bermuda Şeytan Üçgeni gibi gemilerin ve uçakların nedensiz kaybolduğu yerlerle ilgilidir.

Alıntı: http://tekinsizev.blogspot.com.tr/2013/04/perili-evler-ve-tekinsiz-yerler-inanc.html

@ Kalbsesi.Com – Sohbet Siteleri, Sohbet Odaları, Sohbet Chat, İslami Sohbet